14 Mayıs 2014 Çarşamba
“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
23 Mart 2014 Pazar
30 Ocak 2014 Perşembe
7 Eylül 2010 Salı
Düşündürücü Bir hikaye
-Biz öldükten sonra bir sürü işlemle uğraşması gerek. Ne diye eziyet çeksin yavrum. Oğlunun kendisini nerdeyse zorla doktora götürüşü aklına geldi;
"-Kerata amma ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar, ziyarete gelmeye de önem verse ya.
" Bir an dalgınlaştı;
"-Gerçi, gelin bizle geçinmeye çalışmıyor ama..."
derin bir nefes aldı
"-Boş ver canım, ne de olsa torunlarımın annesi.Eşine, çocuklarına iyi baksın da..."
Biraz da kendini teselli etmek için söylendi ...biz bu gün varız, yarın yoğuz. "
Evine yaklaşınca yine durgunlaştı,
"-Bakalım hanım ne diyecek? Gelin gelip-gitmiyor diye biraz kırgın ama.... "
Düşünceler içinde zili çalarken, güler yüzlü olmaya çalıştı;
"-Yook, iyi oldu canım.Biz ölünce oğlan rahat edecek, kötü mü?"
Hanımı kapıyı açtı. Gülümsemesini bozmamaya çalışarak hanımına;
-Nasılsın hanım bu gün bakalım? Hanımı elindeki çiçek suladığı kabı gösterdi;
-Ne yapayım, bir iki çiçekle uğraşıyorum yeşillik olsun diye. Eve girerken devam etti;
-İnsan şehirde özlüyor çiçeği, yeşilliği.
-Eee. . köy gibi olmaz buralar tabii. Kadının durgun yüzünde acı bir tebessüm dolaştı;
-Köy gibi olmaz dimi? Şimdi köyde olsak ne güzel olurdu. İhtiyar Adam bir an yüzüne baktı hanımının;
-Sen köyü pek sevmezdin! Geçen sene bir ay kalalım demiştim de
-Ben torunları özlerim. " Diye tutturmuştun. Kadın, yüzünü çiçeklere doğru döndü;
-Ne bileyim ben, düşündükçe bunalır oldum buralarda. İnsan çocukluğunun geçtiği yerleri özlüyor. Ağaçların altında, bahçelerde yürümeyi özlüyor.
-Allah Allah ! Tamam hanım gideriz. Sen iste yeter ki. Hele havalar ısınsın biraz gideriz
-Havalar Kim bilir ne zaman ısınır. Beklemek şart mı?
-Yahu hanım, bunca yıllık eşimsin hala seni tam anladım diyemiyorum. Bir gün köye gitmem diye tutturuyorsun, bir gün de hemen gidelim diye. Dur da bu gün ne oldu anlatayım. Kadın endişeyle baktı kocasına;
-Noldu, oğlanı mı gördün?
-Yok canım, nerden göreyim ! Koltuğuna oturdu, koynundaki tapu kağıdını çıkardı.
-Bu nedir biliyor musun?
-Hayırdır? -Hanım, yarın n3e olacağı belli olmaz, vademiz gelir de ölürsek,oğlumuz kapı kapı uğraşmasın, diye evin tapusunu onun üstüne yaptım. Hanımının tepkisini beklerken, onun yüzündeki acı gülüşü gülümseme sandı.Hanımı fısıldar gibi söylendi;
-Oğlumuz da bu gün buraya gelmişti, öğleden önce.
-Öylemi, vay hayırsız. Demedin mi, 'uzun zamandır niye gelmiyon' diye.Seni üzülmesin diye söylemiyordum ama 'bizi unuttu', diye kızmaya başlamıştım. Torunları da getirdi mi?
-Murat’ı getirmiş. O da "-Sıkıldım, gidelim. " Deyip durdu.
-Vay kerata vay. akşam gelse de ben de görseydim. Neyse, hayırdır, gündüz vakti niye gelmiş ? Hanımı elindeki kapta suyu bitmiş olduğu halde, çiçekleri sular gibi durarak masadaki kağıdı gösterdi;
-Şu kağıdı getirmiş. İhtiyar Adam, hanımının sesinde bir titreme hissetti ama emin olamadı.İçindeki sevinci kaybetmemeye çalışarak masadaki kağıda uzandı. Bir mahkeme kararı olduğunu gördü. Yaşlı kadın kızaran gözlerini kocasının görmemesine dikkat ederek, eşinin kolundan tuttu koltuğa oturmasını sağladı, tekrar çiçeklere doğru uzaklaştı. İhtiyar Adam, yakın gözlüğünü çıkardı ve içinden yavaş yavaş okudu. " Yaşı ilerlediği ve aklı muhakemesi yerinde olmadığına ve ekonomik varlığını idare ve idame edemeyeceği, ekteki doktor raporuyla da tespit edildiğinden, taşınır ve taşınmaz varlıklarının, resmi varisi oğlu Süleyman tarafından idaresine karar verilmiştir. " Resmi kağıt, yaşlı adamın elinden yavaşça yere kaydı. Başını yere eğdi, kağıda boş boş bakmaya başladı. Hanımı, gözlerini sildikten sonra çiçeklerin başından ayrılıp yanına geldi. Eşinin titreyen ellerini tuttu. İhtiyar Adam, oğlunun neden kendini doktora götürdüğünü anlamıştı.. Yüreğindeki sızıyı bastırmaya çalışarak;
-Üç senedir uğramadık, köydeki ev ne haldedir?
-Canım ne olacak, bir gün de temizlerim ben.
-O evde, dizlerin üşürdü senin. İhtiyar kadın, daralan göğsünü hafifçe bastırdı, "Yüreğimin üşümesi daha kötü diye düşündü".
-Merak etme, üşümem...üşümem...
-Yarın mı gidelim diyordun?
-Sen bilirsin bey.
-Eşyaları bir taksiye atarsak, Son otobüse yetişiriz.
-Olur. . Köyde zaten iyi kötü eşya var, ben hemen hazırlanırım.
-Hazırlan. şu kağıdı da tapuyla beraber masaya koyuver, oğlan gelince aramasın. İhtiyar adam, içinden düşünüyordu,
"-Dünya fani, Allah Yar" İhtiyar kadın, birileri gelmeden gitmek ister gibi telaşla hazırlanıyordu. Giysileri bir çantaya tıkıştırdı. Fotoğrafları duvardan toplarken oğlununkine bir an baktı, aldı, bir an düşünüp çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kağıtların üstüne ters olarak bıraktı. En son duvardaki bir küçük patiği aldı, öptü. Bu büyük torununa ördüğü ama küçük gelmeye başlayınca hatıra olarak sakladığı mavi patiklerdi. Çantaya, fotoğrafların üstüne yerleştirirken, mavi patiklerin üstüne düşen göz yaşlarını yavaşça sildi.
23 Nisan 2010 Cuma
Kimya biliminin dehası Lavoisier
Bilimsel gözlem ve yorum üzerine yaptığı konuşmaları nedeniyle bütün dünyada ün kazanmıştı.
Kimya bilimini reddeden yobazları gösterip "Bu kelleler hiçbirşeye yaramaz" dediği için tutuklandı.
Aynı gün yargılanıp, giyotinle ölüme mahkum edildi.
Lavoisier; matematikçi Lagrange'i çağırdı ve "Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam, insanın kafası kesildikten
sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir"... dedi.
Lavoisier'in kafası kesildi, sepete düştü ve gülerek iki kere göz kırptı.
Matematikçi Lagrange diyor ki;
"Lavoisier'nin son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir.
31 Mart 2010 Çarşamba
III.SELİM VE II.MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI
III. SELİM (1789-1807)
Yapılan yeniliklerin tümüne Nizam-ı Cedit adı verilir.
Yapacağı yenilikler için Meşveret Meclisine, Lahiyalar hazırlattı.
Avrupai tarzdaki Nizam-ı Cedit ordusunu kurdu ve ordunun masraflarını karşılaması için İrad-ı Cedit hazinesini oluşturdu. ( Ordu ilk başarısını Akka Kalesi Zaferi, Napolyona karşı kazanmıştır. (Ordunun yıldızı bu başarıdan sonra parladı)
Avrupada sürekli elçilikler açtı.
Kara ve deniz mühendishanelerini genişletip,modernleştirdi.
Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili olmuştur.
Yerli malı özendirilmiştir.
İllerdeki valilerin yanına halkın seçtiği ayanları getirilmiştir.
İlk devlet matbaası Matbaa-i Amire açılmıştır. ( İlk özel matbaa Lale Devrinde )
Kabakçı Mustafa isyanıyla tahtan indirilip,öldürülmüştür.
II.MAHMUT
Sekban-ı Cedit(Nizam-ı Ceditin yerine),Eşkinci Ocağını kurdu. ( Yeniçerilerin isyanı üzerine her ikisi de kaldırıldı.)
Yeniçeri ocağı kaldırdı(Vaka-ı Hayriye-1826)
Yeniçeri ocağının yerine Asakir-i Mensure-i Muhammediye ordusunu kurdu. ( Başkomutanlığını yürütmek için Seraskerlik makamını oluşturdu.)
Divan kaldırılarak,bakanlık usulü getirildi.
Posta teşkilatını kurdu.(Üsküdardan İzmite kadar)
Ayanlarla Sened-i İttifakı imzaladı.
İngilizlerle Balta Limanı Anlaşmasını imzaladı.(1838) ( Osmanlı bu anlaşmadan sonra,Avrupanın açık pazarı haline gelmiştir.)
Müsadere sistemini kaldırdı.
İlk defa Avrupaya öğrenci gönderildi.
Medreselerin yanında günümüz üniversitelerine benzeyen; Harbiye Mektebi, Mekteb-i
Marriffi Adliye,Mektebi Tıbbıye açıldı.
İlk Osmanlı Resmi gazetesi Takvim-i Vekay-i çıkarıldı.
İlköğretim ilk kez zorunlu kılındı.(Başarılı olunamadı)
Tımar sistemi kaldırıldı.
Erkek nüfus sayımı yapıldı,bunun yanında mülk yazımı da yapıldı.
1833 yılında Babialide Tercüme odasını açtı.
Dış ülkelerle resmi yazışmaları sürdürmek ve yabancı dil bilen memur yetiştirmek amacıyla. Darüş Şüray-ı Bab-ı Aliyi kurdu. ( Devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfii ve yargılanmalarıyla ilgilenmek üzere.)
Karantina usulü ilk kez uygulı.(Veba ve kolera salgınları için)
Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmesi için,Osmanlı tüccarlarına gümrük kolaylıkları sağladı.
Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye kuruldu (1837) (Askerlik dışındaki tüm ıslahatların planlığı ve icraatların denetlendiği başlıca müessese.)
II. Mahmut,Osmanlı padişahları içinde en başarılı ıslahatları yapan padişah sayılır.