30 Kasım 2008 Pazar
Herşeyde bir Hayır vardır!!!
Padişah hemen bunda ne hayır olacak demiş ve veziri hemen hapise attırmış.
Günler geçmiş ve padişah birgün afrikaya geziye çıkmış ve yamyamların eline düşmüş, parmağı kesik olduğu için yamyamlar padişah haricindeki herkesi yemişler ve padişah kurtulmuş...
Ve padişah tekrar ülkesine geri geldiğinde vezirinin haklı olduğunu anlamış ve onu hapisten çıkartmış. Ve vezir bundada bir hayır vardır, padişahım demiş. Bunda ne hayır vardır diye sorunca Padişah, Vezir şöyle demiş: Eğer bende hapisde olmasam sizin ile olsam şuan yamyamlar benide yemiş olacaklardı...
Görüldüğü üzere herşeyde ama herşeyde bir hayır vardır yeterki biz sabretmesini ve şükretmesini bilelim!!!
9 Eylül 2008 Salı
hayata dair 5 ders
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en
iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve
orada
çakıldım kaldım. Son soru söyleydi :
'Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedır ?'
Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri sılerken, hemen
hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde
falan
olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki ! Son soruyu yanıtsız
bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun
test sonuclarına
dahil olup olmadığını sordu.
'Tabii, dahil' dedi, Hocamız...
'İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden
farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden
insanlar bunlar.
Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...'
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...
Dorothy idi.
İkinci Ders :
Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarında duran
bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen,
bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu.
geçen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir
beyazın bir
zenciye, hem de Alabama'da, yardıma kalkışması pek olağan şeylerden
değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım.
Ayrılırken
ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım çalındı.
Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi,
armağanda...
'Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç
yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti.
Kendime güvenimi
yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan
kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Bi raz sonra
son nefesini
verdi.
Üçüncü Ders :
Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...
Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:
'Çikolatalı pasta kaç para ?'
'50 Cent.'
Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'
'35 Cent.' dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri
vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne
kadar vakit
geçirebilirdi ki...
Çocuk parasını bir daha saydı ve
'Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?' dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya
koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson
kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden. Masayı
sanki akan gözyaşları temizleyecekti.
Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı
15 Cent'lik bahşiş duruyordu..
Dördüncü Ders :
Yolumuzdaki Engeller...
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya
koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye
gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray
görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın
etrafından dolasıp saraya girdiler. Pek çogu kralı yüksek sesle
eleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz
tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına
sıkına itmeye
başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına
çekti.Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski
yerinde bir
kesenin durduğunu gördü.
Açtı... Ke se altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...
'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.' diyordu kral.Köylü,
bü gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.'
Beşinci Ders :
Önemli Olan Vermektir..
Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam
şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı
hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın
mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş
yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu.
Küçük çocuk bir an
duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve 'Eğer kurtulacaksa, veririm
kanımı' dedi.
Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve
gülümsüyordu.Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama
küçü k çocuğun yüzü de
giderek soluyordu...
Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
'Hemen mi öleceğim ?'
Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı
verip, öleceğini düşünüyordu.
8 Eylül 2008 Pazartesi
Delikanlı Maymun
O sirada zurafa ordan geciyormus, sormus:
- "Vay maymun Kardes, nasilsin?"
- "İyiyim be anam, iciyorum iciyorum aslani dovuyorum."
Zürafa tirsmis ve uzaklasmis. Derken Zebra gecmis, o da sormus:
- "Selam maymun abi, ne var ne yok?"
- "N'olsun be gulum hep ayni; iciyorum iciyorum aslani marizliyorum."
Zebra da uzaklasmis ordan. Bu kez kostebek, gecerken sormus:
- "Maymun ya naber?"
- "Iyilik kocum iciyorum iciyorum Allah ne verdiyse girisiyorum aslana!"
Kostebek de sivismis.
Ancak boyle boyle derken, olanlar aslanin kulagina gitmis ve aslan o tarafa dogru yola koyulmus. Cikmis maymunun karsisina:
- "Eee anlat bakalim maymun efendi, ne var ne yok?"
Maymun hemen kendine ceki duzen vererek yanitlamis:
- "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konusuyorum."
5 Eylül 2008 Cuma
KİM KİMİ SEVER?
Yemek tuzu, rakı buzu, maymun muzu,
Ördek kazı, güzel nazı, aşık sazı sever...
Kuş darıyı, çiçek arıyı, erkek hanımı,
Ana çocuğu, çoban gocuğu, yumurta sucuğu,
Ocak közü, kirpik gözü, ozan sözü sever...
Garip sılayı, yiğit halayı, tencere kalayı,
Davul zurnayı, avcı turnayı, deve hurmayı,
Alın kelini, cömert elini, cimri dilini sever...
Çöl yağmuru, çizme çamuru, oklava hamuru,
Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı,
[
Şişe tıpayı, şarap kupayı, eşek sopayı sever...
Ebe bebeği, kahve dibeği, çengi göbeği,
Memur masayı, ermiş asayı, hakim yasayı,
Haylaz döveni, dalkavuk öveni, hergele söveni sever...
Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonu,
Hatip lafı, suçlu affı, açıkgöz safı,
Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever...
Mektup pulu, zampara dulu,
Allah kulu sever de..
Sen?
27 Ağustos 2008 Çarşamba
Urfalının Biri Mezarında Yatan Babasını Ziyaret ediyor:

Babo nasısan, eyimisen?
Gene Fatihayı gaptın, keyfin yerinde.
Oraları bilmem amma...
Buraları bura olmaktan çıhmış gayri.
Mezarıydan galksan,gafayı yersen.
Öldüğüye sevinirsen...
Sıra geceleri bitti artık.
Şindi Bitliste beş minare de yok.
Hasangalasında caketim de galmamış.
Hem Urfa dağlarında ceylanlar da gezmiy.
Herkes: Şak-şuka, şaka da - şuka söylüy...
Ne mırranın, ne de gayfenin dadı galdı,
Gayfenin neslisi çıkmış, südü de içinde.
Gaçak çay da hepden gaçak olmuş,
Sallama içiyler..
Ahhh.. Şu gavur icadı televizyon yokmu?
Tam üç tene eve aldım,gene de acans dinliyemiyem.
Gumasının yüzünden gocasından ayrılan böyük gız,
Yaseminin penceresinden bakmazsa göremiymiş.
Öbür oğlan Gurtlar Vadisi.
Hele o güççüğü yokmu ? Sen görmedin.
Saçını hep Amerikan kesdiren,
Gözü , gulağı oynuy namıssızın.
Acun Firarda diy, başka bişey demiy
Turizm dersine eyi geliymiş.
Valla yalan,
Mahsadı çıbıldak garılara baha...
Torunun Şehmuzla iftihar etmelisen,
Aletirik Mehendisi çıktı.
İş bulamadı, galdırım mehendisiyem diy.
Galdırım da yok ya, çamırlarda debeleniy, duruy...
Babo bi de telefon çıkmış,minnacık.
Şalvarın cebine on tene sığar şerefsizim.
Tele-fon amma teli,meli yok.
Eyi bişey de çok yalan söylüy.
Ben Siloyu tarlada görüyem,
Aradığın gişiye ulaşılmıy diy.
Ancaaa foturaf bilem çekiy vallaha...
Bu cümma rühuya hatim indirecektik;
Mevlüt Hoca nazlanıy,boğazı ağrıymış.
Yoh gendini üçaylara hazırlıymış...
Eve iki tene CD göndermiş,
Bunuyla gırk hatim iner demiş.
Eh..Sen de bunuyla idare edersiy.
Dünya işleri bitmiy.
Şindi bana müsade;
Aşağı kepir tarlaya gidiyim.
Golf oynuyacağım da...
13 Ağustos 2008 Çarşamba
*Kutadgu Biligde Devlet Adamina Nasihatler*
diyor."
Bu sozlerin sahibi meshur Yusuf Has Hâcib, on birinci asirda yasamis,
Balasagun'lu bir Turk sairidir. Ayni zamanda muhim mevki isgal eden bir
devlet adami olmustur. Bununla birlikte hayati hakkinda yeterli bilgiye
sahip degiliz. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig "Mesut Olmayi Saglayan Ilim"
isimli eserini Dogu (Hakaniye) Turkcesi ile yazmistir. Eser, 1069 senesinde
yazilmaya baslanmis ve 1070'de Kasgar'da ikmâl edilmistir. Yusuf, kitabini
tamamlayinca, bunu Karahanli hukumdari Tabgac Bugra Karahan Ebu Ali Hasan
Han'a sunmus, Han da eseri cok begenerek, Yusuf u takdiren Has Hâcib'lige
yani Ulug Hâcib'lige tayin etmistir.
Eser 6645 beyitten murekkepdir. Mesnevi tarzinda aruz vezni ile yazilmistir.
Biz bu eserden, devlet adamlarina verilen nasihatleri tesbit etmeye
calistik. Gorduk ki bu nasihatler ile ortaya konan vasiflar, gunumuzde
demokrasi adina ortaya konanlardan cok daha fazladir.
Soz Yusuf Has Hacib'in:
Olecek insanlarin hepsi zamana rehindir, vakit gelince, bak, bir adim bile
atamaz.
Senden onceki dunya beyleri de dunyayi birakip gittiler, iste mezarlari,
yatiyorlar.
Buyukluk olume karsi fayda etmedi, olumden kacan, kacacak bir yer bulamadi.
Buyukluk ve sohretle basin ne kadar goklere yukselirse yukselsin, sonunda
girip yatacagin yer kara topragin altidir.
Ben buyugum diyeni olum yakaladi, ben uluyum diyeni olum yendi.
Ey hukumdar, sen saray ve koskler yaptirma, kara toprak altinda senin evin
yatiyor.
Gocecek kimse kosk ve saray yaptirmaz, seyyah olan kimse yolda aylar ve
yillarca kalmaz.
Adaletle is gor, buna gayret et, hicbir zaman zulum etme, Allah'a kulluk et
ve O'nun kapisina yuz sur.
Zâlim adam, uzun muddet beylige sahip olamaz, zâlimin zulmune uzun muddet
dayanilmaz.
Zulum, yanan atestir, yaklasani yakar; kanun sudur, akarsa nimet yetisir.
Baskalarinin malini alma ve kan dokme; olum doseginde insan, bu iki gunah
yuzunden inler.
Bey bilgili, akilli, halka muamelesi iyi, comert, gozu tok ve gonlu zengin
olmalidir.
Bey, halki bilgi ile elinde tutar, bilgisi olmazsa akil ise yaramaz.
Bilgili, akilli ve hâkim hukumdarin her iki dunyada da makami yuksek olur.
Bilgiyi buyuk ve anlayisi ulu bil, seckin kulu bu iki sey yukseltir.
Isi akil ile anla, bilgi ile bil, gunun kutlu olsun, hayatin mesud gecsin.
Gurur ile insan goge yukselmez, alcak gonullu olmak ile de is bozulmaz.
Ey hukumdar dikkat et, sasirma, aslini unutma, bunu daima aklinda tut ve
dusun.
Beye comertlik ve alcak gonulluluk yarasir; alcak gonulluluk ile birlikte
tabiati da sakin olmalidir.
Bey magrur, kabadayi ve kibirli olmamalidir. Gurur, insani dogru yoldan
cikarir.
Kustahlik, acelecilik, zevzeklik, bunlar basit insan tabiatidir, bey
bunlardan uzak olmalidir.
Kim buyuklukten sarhos olup kendini kaybederse, sonunda kara toprak altinda
bunun cezasini ceker.
Iyi kanun yap, iyi kanun koy, kotu kanun yapan kimse, daha hayatta iken
olmus demektir.
Kanunu dogruluk ile tatbik et ve halki zenginlestir.
Bir akilli insan gordum, az konustu, fakat cok konustum diye yillarca pisman
oldu.
Verdigi sozden donen bey, hicbir zaman buyukluge ermesin.
Sozunu dusunerek soyle, acele etme, sabirli ol, acele soylenen sozden yarin
pismanlik gelir.
Beyin dili durust ve kalbi temiz olmali ki halka faydali olsun ve gunesi
dogsun.
Beyin gonlu, tabiati ve dili duzgun olmazsa, saadet o memlekette dolasmaz,
kacar.
Sozunde durmayan beye umit baglama, omrun bosa gecer ve pisman olursun.
Bak, dogan olur, ondan eser olarak soz kalir, sozunu iyi soyle, olumsuz
olursun.
Basini kurtarmak istersen, dilini gozet, dilin her gun basini tehdit eder.
Beyler iyi insanlari kendilerine yakin tutarlarsa, memleketin isi yoluna
girer ve iyi ad birakirlar.
Buyukluk ve beylik sana yuz cevirebilir, yalniz iyilik sana yuz cevirmez.
Kotuye katilma ve dogruluktan ayrilma, kotuler arasinda dogru insanin gunesi
kararir.
Butun iyilere hurmet goster ve onlari yukselt, kotulere yuz verme, onlari
kapina dahi yaklastirma.
Her turlu iyilige el uzatmali, haya sahibi, yumusak huylu ve asil tabiatli
olmalidir.
Insanlarin iyisi, kendi menfaatini birakip, zahmet yuklenerek baskalarinin
faydasini Isteyendir.
Insanlarin seckini, faydali olan kimsedir, halk nazarinda mûteber kimse
merhametli olan kimsedir.
Bu Ikbâle inanma, elinden gelirse iyilik et, bil ki bugun sende ise yarin
baskasindadir.
Halka faydali ol, muhtaclara yardim et, akrabalarina yakinlik goster.
Insan ebedî degildir, ebedî olan O'nun adidir, iyi kimselerin adi bunun icin
ebedî kalmistir.
Insanlarin seckini hayâ sahibi olandir, hayâ sahibi olan kimse, insanlarin
basidir.
Butun uygunsuz islere mâni olan hayâdir, butun iyi islere ulastiran da
hayâdir.
Dunyaligini helâl kazan, fakirlere dagit, insanlara yardimda bulun ve onlara
guler yuzle
muamele et.
Harama el uzatma, kendini iyice gozet, haram yiyenin yeri cehennemdir.
Ac gozlu kimseye memlekette mevki verme, onun memleket nizamini bozacagindan
suphe etme.
Beyligin temeli dogruluktur, beyler dogru olursa, dunya huzura kavusur.
Farz namazlarini cemaatle kil, fakirlerin hacci olan cuma namazlarini eda
et.
Ey nimet sahibi olan muktedir kimse, sukur et. Sukur edersen, Allah nimetini
arttirir.
Ibadette gayretli ol, Allah'a kulluk et, gunahtan uzak dur, kendini koru.
Sarap icme, fesada karisma, uzak dur, zinâ yapma, fisk ve fucûr ile kara
yuzlu olma.
Dinine kiymet ver, bu dunyaya kiymet verme; ey bilgisi deniz gibi olan adam,
sana dinin kiymet kazandirir.
Sen Allah'in rizasini kazanmak istersen, Muslumanlarin memnun olmasini dile,
sozu fazla
uzatma.
Bir kimsenin adi bey, tabiati avaminki gibi olursa, o halk arasinda avamdan
daha asagi gorulur.
*Kutadgu Biligde Devlet Adamina Nasihatler*
"Ey ben diyen insan, su beni, beni birak, olume hazirlan, o seni seni
diyor."
Bu sozlerin sahibi meshur Yusuf Has Hâcib, on birinci asirda yasamis,
Balasagun'lu bir Turk sairidir. Ayni zamanda muhim mevki isgal eden bir
devlet adami olmustur. Bununla birlikte hayati hakkinda yeterli bilgiye
sahip degiliz. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig "Mesut Olmayi Saglayan Ilim"
isimli eserini Dogu (Hakaniye) Turkcesi ile yazmistir. Eser, 1069 senesinde
yazilmaya baslanmis ve 1070'de Kasgar'da ikmâl edilmistir. Yusuf, kitabini
tamamlayinca, bunu Karahanli hukumdari Tabgac Bugra Karahan Ebu Ali Hasan
Han'a sunmus, Han da eseri cok begenerek, Yusuf u takdiren Has Hâcib'lige
yani Ulug Hâcib'lige tayin etmistir.
Eser 6645 beyitten murekkepdir. Mesnevi tarzinda aruz vezni ile yazilmistir.
Biz bu eserden, devlet adamlarina verilen nasihatleri tesbit etmeye
calistik. Gorduk ki bu nasihatler ile ortaya konan vasiflar, gunumuzde
demokrasi adina ortaya konanlardan cok daha fazladir.
Soz Yusuf Has Hacib'in:
Olecek insanlarin hepsi zamana rehindir, vakit gelince, bak, bir adim bile
atamaz.
Senden onceki dunya beyleri de dunyayi birakip gittiler, iste mezarlari,
yatiyorlar.
Buyukluk olume karsi fayda etmedi, olumden kacan, kacacak bir yer bulamadi.
Buyukluk ve sohretle basin ne kadar goklere yukselirse yukselsin, sonunda
girip yatacagin yer kara topragin altidir.
Ben buyugum diyeni olum yakaladi, ben uluyum diyeni olum yendi.
Ey hukumdar, sen saray ve koskler yaptirma, kara toprak altinda senin evin
yatiyor.
Gocecek kimse kosk ve saray yaptirmaz, seyyah olan kimse yolda aylar ve
yillarca kalmaz.
Adaletle is gor, buna gayret et, hicbir zaman zulum etme, Allah'a kulluk et
ve O'nun kapisina yuz sur.
Zâlim adam, uzun muddet beylige sahip olamaz, zâlimin zulmune uzun muddet
dayanilmaz.
Zulum, yanan atestir, yaklasani yakar; kanun sudur, akarsa nimet yetisir.
Baskalarinin malini alma ve kan dokme; olum doseginde insan, bu iki gunah
yuzunden inler.
Bey bilgili, akilli, halka muamelesi iyi, comert, gozu tok ve gonlu zengin
olmalidir.
Bey, halki bilgi ile elinde tutar, bilgisi olmazsa akil ise yaramaz.
Bilgili, akilli ve hâkim hukumdarin her iki dunyada da makami yuksek olur.
Bilgiyi buyuk ve anlayisi ulu bil, seckin kulu bu iki sey yukseltir.
Isi akil ile anla, bilgi ile bil, gunun kutlu olsun, hayatin mesud gecsin.
Gurur ile insan goge yukselmez, alcak gonullu olmak ile de is bozulmaz.
Ey hukumdar dikkat et, sasirma, aslini unutma, bunu daima aklinda tut ve
dusun.
Beye comertlik ve alcak gonulluluk yarasir; alcak gonulluluk ile birlikte
tabiati da sakin olmalidir.
Bey magrur, kabadayi ve kibirli olmamalidir. Gurur, insani dogru yoldan
cikarir.
Kustahlik, acelecilik, zevzeklik, bunlar basit insan tabiatidir, bey
bunlardan uzak olmalidir.
Kim buyuklukten sarhos olup kendini kaybederse, sonunda kara toprak altinda
bunun cezasini ceker.
Iyi kanun yap, iyi kanun koy, kotu kanun yapan kimse, daha hayatta iken
olmus demektir.
Kanunu dogruluk ile tatbik et ve halki zenginlestir.
Bir akilli insan gordum, az konustu, fakat cok konustum diye yillarca pisman
oldu.
Verdigi sozden donen bey, hicbir zaman buyukluge ermesin.
Sozunu dusunerek soyle, acele etme, sabirli ol, acele soylenen sozden yarin
pismanlik gelir.
Beyin dili durust ve kalbi temiz olmali ki halka faydali olsun ve gunesi
dogsun.
Beyin gonlu, tabiati ve dili duzgun olmazsa, saadet o memlekette dolasmaz,
kacar.
Sozunde durmayan beye umit baglama, omrun bosa gecer ve pisman olursun.
Bak, dogan olur, ondan eser olarak soz kalir, sozunu iyi soyle, olumsuz
olursun.
Basini kurtarmak istersen, dilini gozet, dilin her gun basini tehdit eder.
Beyler iyi insanlari kendilerine yakin tutarlarsa, memleketin isi yoluna
girer ve iyi ad birakirlar.
Buyukluk ve beylik sana yuz cevirebilir, yalniz iyilik sana yuz cevirmez.
Kotuye katilma ve dogruluktan ayrilma, kotuler arasinda dogru insanin gunesi
kararir.
Butun iyilere hurmet goster ve onlari yukselt, kotulere yuz verme, onlari
kapina dahi yaklastirma.
Her turlu iyilige el uzatmali, haya sahibi, yumusak huylu ve asil tabiatli
olmalidir.
Insanlarin iyisi, kendi menfaatini birakip, zahmet yuklenerek baskalarinin
faydasini Isteyendir.
Insanlarin seckini, faydali olan kimsedir, halk nazarinda mûteber kimse
merhametli olan kimsedir.
Bu Ikbâle inanma, elinden gelirse iyilik et, bil ki bugun sende ise yarin
baskasindadir.
Halka faydali ol, muhtaclara yardim et, akrabalarina yakinlik goster.
Insan ebedî degildir, ebedî olan O'nun adidir, iyi kimselerin adi bunun icin
ebedî kalmistir.
Insanlarin seckini hayâ sahibi olandir, hayâ sahibi olan kimse, insanlarin
basidir.
Butun uygunsuz islere mâni olan hayâdir, butun iyi islere ulastiran da
hayâdir.
Dunyaligini helâl kazan, fakirlere dagit, insanlara yardimda bulun ve onlara
guler yuzle
muamele et.
Harama el uzatma, kendini iyice gozet, haram yiyenin yeri cehennemdir.
Ac gozlu kimseye memlekette mevki verme, onun memleket nizamini bozacagindan
suphe etme.
Beyligin temeli dogruluktur, beyler dogru olursa, dunya huzura kavusur.
Farz namazlarini cemaatle kil, fakirlerin hacci olan cuma namazlarini eda
et.
Ey nimet sahibi olan muktedir kimse, sukur et. Sukur edersen, Allah nimetini
arttirir.
Ibadette gayretli ol, Allah'a kulluk et, gunahtan uzak dur, kendini koru.
Sarap icme, fesada karisma, uzak dur, zinâ yapma, fisk ve fucûr ile kara
yuzlu olma.
Dinine kiymet ver, bu dunyaya kiymet verme; ey bilgisi deniz gibi olan adam,
sana dinin kiymet kazandirir.
Sen Allah'in rizasini kazanmak istersen, Muslumanlarin memnun olmasini dile,
sozu fazla
uzatma.
Bir kimsenin adi bey, tabiati avaminki gibi olursa, o halk arasinda avamdan
daha asagi gorulur.
Kendi nefis ve hevâsinin basini ezmedikce, vucût dogruluk yoluna giremez.
Rahata dalip oyalanma, icki icme, bu ikisi Oyle bir denizdir ki insana gecit
vermez.
Ihsanda bulunurken acele et, cabuk ver; cezalandirmak ve dayak hususunda
teennî ile hareket et.
Memleketinde gozunu ve kulagini keskin tut, merhametini herkese ulastir.
Dedikoducu kimseyi kendine yakin tutma, mufteriyi kendinden uzaklastir,
ondan sakin.
Insan ancak isinde mesveret (danisma) suretiyle muvaffak olur, mesveret
etmeyen insan sonunda pisman olur.
Ey devletlû hukumdâr, en kotusu beylerin adinin yalanciya cikmasidir.
Hukumdarlarin ihtiyatli olmasi memlekete fayda getirir, bu fayda ile
memlekette huzur temin edilir.
Insan, gonlunu cikarip, avucuna koyarak, baskalarinin arasinda
dolasabilmelidir.
Insan nadir degildir, insanlik nadirdir, insan az degil, dogruluk azdir.
Beyler kotu olmadikca, o memlekette kotulerin yuzu gulmez.
Geride kalmasi mukadder olan mali nicin topladin? Ihtiyacindan artan mali
nicin dagitmadin?
Ey hukumdar, hasis olma, comert ol. Comertligin adi ebedî kalir, olmez.
Senden dilegim ve ricam sudur: Biri beni cekistirirse. bunu once bana sor
Heves ve ofke aninda hic bir is yapma, her iki halde de disini sik, sabret
Yusuf Has Hâcib bu nasihatleri Islamiyet'ten almistir. Tesbit edilen
yukaridaki dusuncelerin hepsi, gunumuzdeki butun anlayislarin cok
ustundedir.
Kendi nefis ve hevâsinin basini ezmedikce, vucût dogruluk yoluna giremez.
Rahata dalip oyalanma, icki icme, bu ikisi Oyle bir denizdir ki insana gecit
vermez.
Ihsanda bulunurken acele et, cabuk ver; cezalandirmak ve dayak hususunda
teennî ile hareket et.
Memleketinde gozunu ve kulagini keskin tut, merhametini herkese ulastir.
Dedikoducu kimseyi kendine yakin tutma, mufteriyi kendinden uzaklastir,
ondan sakin.
Insan ancak isinde mesveret (danisma) suretiyle muvaffak olur, mesveret
etmeyen insan sonunda pisman olur.
Ey devletlû hukumdâr, en kotusu beylerin adinin yalanciya cikmasidir.
Hukumdarlarin ihtiyatli olmasi memlekete fayda getirir, bu fayda ile
memlekette huzur temin edilir.
Insan, gonlunu cikarip, avucuna koyarak, baskalarinin arasinda
dolasabilmelidir.
Insan nadir degildir, insanlik nadirdir, insan az degil, dogruluk azdir.
Beyler kotu olmadikca, o memlekette kotulerin yuzu gulmez.
Geride kalmasi mukadder olan mali nicin topladin? Ihtiyacindan artan mali
nicin dagitmadin?
Ey hukumdar, hasis olma, comert ol. Comertligin adi ebedî kalir, olmez.
Senden dilegim ve ricam sudur: Biri beni cekistirirse. bunu once bana sor
Heves ve ofke aninda hic bir is yapma, her iki halde de disini sik, sabret
Yusuf Has Hâcib bu nasihatleri Islamiyet'ten almistir. Tesbit edilen
yukaridaki dusuncelerin hepsi, gunumuzdeki butun anlayislarin cok
ustundedir.
22 Temmuz 2008 Salı
9 Temmuz 2008 Çarşamba
8 Temmuz 2008 Salı
2 Temmuz 2008 Çarşamba
dijital atasözleri
* Delinin biri Network'u bozmus, 40 süpervisor düzeltememis.
* Şifreni söyleme dostuna, o da söyler dostuna.
* Hack'e giden hacklenir.
* Vakitsiz kilitlenen bilgisayar resetlenir.
* Sabrın sonu resettir.
* Yavuz virus, ev sahibinin bilgisayarını kilitler.
* Duvaksız gelin, CD-ROM sürücüsüz PC olmaz.
* Tuşa basmakla klavye eskimez.
* Ummadığın program, makineyi kilitler.
* Dağ dağa kavuşmaz, bilgisayar bilgisayar'a kavuşur. (Internet olayi).
* Arayan virüsünü de bulur, truva atını da.
* Virüsünü soylemeyen anti-virüsünü bulamaz.
* Virüs geliyorum demez.
* Virüsle yatan program, kopyasıyla kalkar.
* Virüs gelince back-up'ını aldın mı, 'simdi musait misiniz ?' diye sormaz.
* Virüsün başı küçükken ezilir.
* Virüs istedi 1 EXE, Allah verdi 2 EXE.
* PC'in var mi derdin var.
* Virüsü an, antivirüsünü hazırla.
* Her virüsün bir program yiyişi vardır.
* Yol sormakla, keyword aramakla bulunur.
* Virüs, ferman dinlemez
18 Haziran 2008 Çarşamba
tarihten özlü sözler
Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
DERDİN DEVASIZI...
İbn-i Sinâ ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.
DERS ALABİLMEK
Lokman Hekim'e:
- "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar
GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
KADERİN İCABI
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!
SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim
16 Haziran 2008 Pazartesi
bir alkış daha istiyorum
Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.
Alfabe
Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: 'Örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini gösterdiği için.
Annem!
'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor!
Modem
Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem 'Bu ne?' diye sordu. Ben de kolay anlasın diye 'Hani benim bilgisayarım var ya onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu.' diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni; 'Yani modem bu' dedi ve konu kapandı...
Yaz Okulu
Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa şapka çıkartılır.
Beyin göçü
Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır. ''Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!'' Sen git, masrafları ben karşılıyorum.
Alman yazar
Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp 'Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır' diyen hocaya, 'Niye, kağıt bulamamış mı?' cevabını veren arkadaşa gönderelim.
Düz mantık
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.
İngilizce yazılısı
Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum.
Hügo'lar Beşledi
Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin.
Ne zaman?
Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha fazla dayanamadı ve sordu; 'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?'
Havale
Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: 'Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.'
Lamba
Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: 'Bacım o geçtiğin gece lambası değildi, çek sağa.'
Hacim nedir?
Öğretmen bir arkadaşımdan naklen; 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2. sorusu: 'Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.' Öğrencimizden gelen cevap: 'Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?'
Asabi Polis
Hareketli bir Bağdat Caddesi akşamında, polis abilerimiz rutin olduğu üzere devriye gezmektedir. Işıklarda müşteri bekleyen taksiye yaklaşılır ve; ''Ticari, bekleme yapma, devam et.'' anonsu yapılır. Camdan eliyle '1 saniye' işareti yapan taksiciye, ikinci ve çok manidar anons gelir ardından; ''Ticari, benne pölümüye girme! Devam et dedik!''
not: bu da alıntıdır..
15 Haziran 2008 Pazar
13 rakamı
İşte Hıristiyanlarca 13 rakamının uğursuz sayılmasının nedenleri;
*Hz. İsa’nın son yemeğine katılan havarilerin 13 kişi olması ve Havariler’den 13’üncüsünün onu ihbar ederek öldürülmesine neden olması.
*Hz. Peygamberin doğum tarihi ---- 571 (5+7+1=13)
*Hz. Ömer'in halife olduğu tarih ve İslam ülkesinin sınırları Libya ve İran içlerine kadar genişlemesi ---- 634 (6+3+4=13)
*Talas Savaşı'ndan sonra Türkler'in İslamiyet'i kabul etmeleri ---- 751 (7+5+1=13)
*Bizans İmparatorluğu'nun Pasin Ovası'nda bozguna uğramasıyla Selçuklular'ın Anadolu'ya ilk defa büyük bir kuvvetle girmeleri ---- 1048 (1+0+4+8=13)
*II. Haçlı Seferi'nin başarısızlıkla neticelenmesi ---- 1147 (1+1+4+7=13)
*Haçlı ordusunun Varna Savaşı'nda yenilmesi ---- 1444 (1+4+4+4=13)
*İstanbul'un Fethi. Böylelikle Doğu Roma İmparaorluğu yıkılmış ve Ortodoksluğun merkezi Türkler tarafından ele geçirilmesi ---- 1453 (1+4+5+3=13)
*Kıbrıs Adası fethedilerek Akdeniz tamamen Türk gölü haline gelmesi ---- 1570 (1+5+7+0=13)
*Bir yıl içinde Ay'ın 13 kez dolunay olarak gözükmesi.
*Ayrıca NASA'nın insanlı ay yolculuğunun 7. uçuşu olan Apollo 13 projesinin başarısızlığına neden olarak isminde geçen 13 sayısı gösterilmektedir.
13 rakamının uğursuzluğu

13 rakamının uğursuzluğuna bütün Hristiyan dünyası inanır. Ancak Müslümanların 13’ten korkması için bir sebep yoktur. Aksine onlar için hep iyi olaylara vesile olmuş bir rakamdır…
Peki Hristiyan dünyası 13’ten neden korkar? Hatta çoğu evlerine 13 numarasını vermez… Uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur. Apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12 A' dır ya da 14 'tür. 13 numaralı oda yoktur.
İşte bu fobinin nedenleri;
Genel olarak bu inancın, Hz. İsa'nın meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılır. Hz. İsa’nın bir cuma günü çarmıha gerilmesinden önceki son yemeğinde toplam 13 kişi bulunuyordu; İsa ve 12 Havari.
Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Sonraları 13 sayısını çağrıştıran bu sayının içinde geçtiği her şey lanetli, kötü, korkunç olarak nitelendirilmeye başlandı.
Uğursuzluğun diğer sebepleri ise şöyle anlatılıyor:
İbraniler’e göre 13 sayısının uğursuz olmasının nedeni İbrani alfabesinin 13’üncü harfinin “mavet” (ölüm) sözcüğünün ilk harfi olan “m” olmasıydı. Hammurabi kanunları listesinde de 13 sayısı atlanmıştı.
İskandinav mitolojisinde, İskandinav tanrılarının en kötülerinden olan Loki, Valhalla’daki oniki kişilik bir şölene davetsiz olarak gitmişti. 13’üncü kişi olarak gittiğinde, gözyaşı tanrısı olarak da anılan, adının anlamı “Muzaffer” olan, yakışıklı ve adil Baldr’ın ölümüne yol açtığından, bu sayı uğursuz olarak anılmaktaydı.
13 Ekim 1307 Cuma günü, Fransa Kralı Philippe ile Papa Clemens’in işbirliği sonucu Tapınak Şövalyeleri’nin çoğu tutuklanıp idam edilmişti.
13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
ünlü katiller Jack the Ripper, Charles Manson, Jeffrey Dahmer, Theodore Bundy ve Albert de Salvo’nun adları 13 harften oluşur
Ancak Müslümanların 13 sayısının uğursuzluğuna inanmaları çok yersizdir. Hatta 13 müslümanlar için uğurlu bile sayılabilir…
Hz. Muhammed 571 senesinde doğmuştur. 5+7+1=13
İstanbul 29 Mayıs 1453 Salı günü Türkler tarafından fethedilmiştir. 1453 tarihinin rakamlarının toplamı (1 + 4 + 5 + 3 =13) "on üç" eder.
Selahattin Eyyubi Haçlı seferlerinin on üçüncüsünde, onları kesin bir yenilgiye uğratmıştır...
8 Haziran 2008 Pazar
bunda da bir hayır vardır(sabır)
Bazilari bu tabir ve sozleri maalesef manasiz, bos laflar gibi gorurse de aslinda koruyucu, kurtarici etkileri oldugu kesindir. Yazimiza baslik olarak aldigimiz "Bunda da bir hayir vardir!" tabiri bu faydali sozlerden biridir. Nitekim, "bu da gecer yahu" sozu de boyle dayanma gucu veren tabirlerden biridir.
Gercekten de bazen ser gordugunuz olayin arkasindan nice hayirlar cikabilir. Sonra da sizin asiri gerginlesip sikintiya girisinizin, olayi atlatacak boyle dayanma gucu veren tabirden mahrum olusunuzdan kaynaklandigi anlasilir.
Onun icin maruz kaldiginiz ser goruntusunun etkisine girip de gergin bir ruh hali yasamaktansa, "Bunda da bir hayir vardir!" diyerek konunun size verecegi menfi etkiyi azaltmanizda, muhtemel hayri, alacaginiz tedbir ve tevekkulle beklemenizde isabet vardir. Aksi takdirde kendimizi asiri uzer, sabrimizi tuketir, umidimizi kaybederiz, bundan ise hic fayda gelmez, kendi tevekkulsuzlugumuzl e, olayi pesinen kendi hakkimizda serre cevirmis, mucadele azminizi zaafa ugratmis oluruz.
Nice serlerin arkasindan hayirlarin ciktigi konusunda irsat eserlerinde bircok olay nakledilir.
Yazin yaylaya cikan yoruklerden birinin kumesteki horozunu bir gece tilki goturur. Adam caresizdir. Yapabilecegi hicbir sey yoktur.
- Bunda bir hayir vardir hanim! diyerek gecistirir.
Fakat ikinci gece de esegini kurt kapar. Adam yine:
- Bunda da bir hayir vardir hanim! deyip gecer, uzerinde durmaz.
Ucuncu gecede ise, cevredeki kopekler gelip kendi kopegini bogarlar. Adam yine:
- Bunda da bir hayir vardir! diyerek tevekkulunu bozmayinca, sabri tukenen hanim feryadi basar.
Elinden bir sey gelmeyen adam, yine moralini bozmaz, umidini kaybetmez, her seyde bir hayir oldugu inanci icinde:
- Hanim, ser gibi gorunen olaylarin arkasinda hayirlar cikabilir, muhtemeldir ki, bunun arkasindan da hayir ciksin, sen umidini kaybetme, diyerek yatistirmak ister.
Aradan cok gecmez, bir gece yayladaki cadirlara eskiya baskin yapar, karanlikta birbirine yakin dizilmis cadirlari sirayla soyarlar, direnen insanlari da vurup yaralayarak yere sererler, kiymetli kiymetsiz neleri varsa hepsini de alip gotururler. Ancak bu soygundan kendileri hic etkilenmez. Eskiyanin baskinina maruz kalmazlar. Neden mi?
- Cunku, kopekleri yok ki havlasin, esekleri yok ki bagirsin, horozlari yok ki otsun de eskiyaya yakinlarinda bir cadir daha oldugunu bildirsin, eskiya da karanlikta farkina varip onlari da ne var ne yoksa soyup sogana cevirsin.
Bu sonuc karsisinda, sikâyetinden dolayi mahcubiyet duyan hanim:
-Bey, der, ben biraz acelecilik ettim galiba, gercekten de bazi ser goruntulerinin arkasinda hayir cikarmis, yoksa simdi bizim de cadirimizda hicbir seyimiz kalmayacak, tumuyle soyulmus, hatta yaralanmis bile olacaktik. Beyin sozu yine ayni olur.
- Hanim bunda da bir hayir vardir. Bu olay ihmal ettigimiz tedbirlerimizi almamiza sebep oldu. Simdi yaylanin giris cikislarina nobetci kulubeleri yapiyoruz, bundan sonra boyle bir eskiya baskini soz konusu olmayacaktir artik, der.
Evet, hayatta abes ve manasiz hicbir sey yoktur. Her olayin arkasinda nice hikmetler, hayirlar soz konusudur. Yeter ki yorumlamasini bil, ifade ettigi ikaz ve ihtarlari iyi oku, gereken tedbirlerini almakta ihmale dusme, ayni sonuca tekrar maruz kalmayacak careleri bulmaya yonel. Boylece ser gibi gorunen olayi, aldigin tedbirlerinle hakkinda hayra cevirmis ol. "Bu da gecer yahu!" diyerek mucadele gucunu surdurmeye devam et.
6 Haziran 2008 Cuma
Mutlu olmanız için tavsiyeler
*· Erkenden kalkmaya alışın! *
*· Hayatı olduğu gibi kabul edin! *
*· Tenkit etme isteğinizi bastırın! *
*· Bırakın ara sıra canınız sıkılsın! *
*· Rastgele iyilikler yapmaya çalışın! *
*· Başkalarını suçlamayı artık bırakın! *
*· Her şeye hâkim olmaya çalışmayın! *
*· Kusursuz olamayacağınızı kabullenin! *
*· Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın! *
*· Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun! *
*· Konuşmadan önce derin bir soluk alın! *
*· İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin! *
*· Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun! *
*· Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın! *
*· Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin! *
*· Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın! *
*· Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın! *
*· Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın! *
*· Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın! *
*· Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın! *
*· Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10'a kadar sayın! *
*· Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün! *
*· Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın! *
*· Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın! *
*· Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın! *
*· Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası hâline getirin! *
*· İnatla savunduğunuz iddiaları yumuşatmaya çalışın! *
*· Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin! *
*· Sahip olmak istediğinizi değil, elde ettiğinizi düşünün! *
*· Daha fazlası daha iyidir, diye düşünmekten vazgeçin! *
*· Herkesin farklı olabileceğini anlayın ve saygı gösterin! *
*· Unutmayın ki, insan edindiği huylardan meydana gelir! *
*· Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun! *
*· Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat âdil değildir! *
*· Ölünce, yapılacak işler listesinin dolu olacağını unutmayın! *
*· Unutmayın, 100 yıl sonra burada bambaşka insanlar olacak! *
*· Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüyeceğini *
* ve ilerde dağ gibi meseleler çıkaracağını göz önüne alın!*
2 Haziran 2008 Pazartesi
Gercek medeniyet nedir, asil medenî kimdir?
Medeniyet deyince iki kisiyle baslayip, milyonlara varan insan topluluklarinda "fertlerin davranislari" akla gelir. Insanlar arasindaki davranis bicimine "medeniyet" denir.
Ilk insan, ilk peygamber Adem aleyhisselama suhuf gonderildi. Hazreti Adem evleniyor, cocuklari oluyor, herkesin nasil hareket edecegi ayetlerle belirlendigi icin, bir nizam altina giriyorlar; boylece ilk medeniyet basliyor.
Insan, zevkine ve menfaatine baglidir. Boylece bencillik dogar. Herkes zevkine tabi olursa, birinin zevki, digerini uzebilir. Birinin menfaati, digerine zarar verebilir, boylece insanlar medeniyetten vahsete gecer.
Islamiyet, zevklere ve menfaatlere olcu getirir, bunlara nizam verir. Eger Musluman, Islamiyet'i ogrenmez ve yasamazsa, zevklerine ve menfaatine tabi olursa, bir medeniyetten digerine gecer.
Muslumanlar helalden harama kaydikca Islam medeniyeti Muslumanlarin eliyle yikilir, geriye vahset kalir. Bati medeniyeti, ozgurlugu esas alirken, kotu aliskanliklarin esiri olan bir suru kole yetistirmistir. Kotu aliskanliklar Muslumanlar arasinda da yayilinca, Allah'a yeteri kadar kul olamayanlar, kotu aliskanliklarin kolesi olup, bunu da medeniyet saniyorlar. Mesela sigarayi birakamiyor adam. Kolesi olmus...
Islam ahlakiyla ahlaklanmis suurlu Muslumanlar var amma, bunlar ummet anlayisindan uzak olup, ya tek tek calisiyor veya bir koseye cekilmisler. Kotuler ise her ise mustereken el atiyorlar. Birlesen kotuler bir kuvvet teskil ederken, tek kalan iyiler, onlarin merhametine siginiyor. Kotuden merhamet dilenmek, en kotu duruma dusmektir.
Medeniyet, ailede, isyerinde, sehirlerde ve devlette, insanin huzurunu temin etmek icin vardir. Fakat gunumuzde medeniyet oyle bir hale geldi ki, zengin parasiyla itibar gorurken, fakirler itilip kakiliyor.
Bir evde huzur yoksa mobilyalar neye yayar?
Bir sehirde guven yoksa eglence yerleri neye yarar?
Universitelerin gayesi, bilgili insanlar yetistirmektir. Basortulu kizi, basindaki ortuden dolayi egitimini tamamlamaktan alikoyan medeniyet neye yarar?
Medeniyet denilen sey, insanlari o kadar huzursuz etti ki, bu huzursuzlugu onlemek icin, insanlari futbol sahalarinda, parklarda, eglence mekânlarinda uyutmaya calisiyorlar. Acilarini unutsunlar diye...
Bugunku dindar erkegin ve hanimin en buyuk derdi, coluk cocuguna sahip cikmaya calismasidir. Bugunku genclere sahip olabilmek cok zor. Mustehcenlik, dinden daha tesirli hale geldi. Manevi degerlerden mahrum ana-babalarin sayisi artmakta, bunlarin yetistirdigi cocuklardan da fazla bir sey beklenmemektedir. Anne-baba madde kadar manaya da deger vermeli, bilhassa ahiret inanci en iyi sekilde cocuklara anlatilmali. Terbiye edilecek kadar cocuk sahibi olmaya calismali. Anne-baba olmaya layik bir hal almak icin manevi degerlerimiz artirilmali.
Simdiki insanlarin kafasindaki medeniyetle Islam medeniyetinin manevi degerleri birbiriyle catisiyor.
Gercek medeniyeti dinimizde bulabiliriz.
http://zaman. com.tr/yazar. do?yazino= 661677
zor zamanlar nasıl aşılır
Bence bazen insanlar hadiseleri, bazen de hadiseler insanlari idare eder. Fakat hicbir seyi emniyet altina alamayiz.
Ve yarinlarimizin sinirlarini keskin cizgilerle belli edemeyiz...
Herhangi bir zorluk karsisinda teferruattan kacinip, temel esaslar uzerinde durmak gerekir. Mesela bir kimse ile aramizda anlasmazlik cikti. Hemen inadimiz tutacak, kinimiz kabaracak ve iftira camurlariyla karsidaki sahsi kirletmeye calisacagiz. Bu hal dinden imandan haberdar olmayanlar icin gecerli olabilir. Dinden haberdar olanlarin ise iclerinden yukselen inat ve kin feryatlarina degil, Islam'in esaslarina uymak zorunda olduklarini unutmamalari gerekir.
'Su dunyada nasil yasarsak mutlu oluruzun sirrini din cozdu. Oyleyse evinde, cemiyette, isyerinde, huzur icinde yasayamayan Muslumanlar, Islamiyet'i geregi gibi anlamamis sayilir.
Yapilan is Islam'a uygun da su veya bu sahsa gore yanlismis... Iste sahsi duygular oncelik alirsa, huzur denilen seyi kovmus oluruz. Insanlar sayisinca anlayis vardir. Herkesin anlayisina tabi olmak mumkun olmadigi gibi anlayisa gore hareketleri tanzim etmek de munakasaya sebeptir. Biz cehennemî bir halde miyiz? Oyle ise Islamiyet'i anlamamisiz.
Unutmayalim ki karsilastigimiz zorluk, ilk degildir. Daha evvel de bircok zorluklarla karsilastik. Onlari sabirla, guzel konusmayla, feragatle cozduk. Simdi yine ayni yollari denemeliyiz. Akli erenlere danismaliyiz. Problemin icindeki sahis, hadiseleri butunu ile goremez, geregi gibi dusunemez. Distan bakanlar, hadiseyi ana hatlariyla tespit edip, cikis yolunu gosterebilirler. Her zaman istisareden istifade etmek lazim.
Zorluklari cozme yerine, zor hallerin icine dusmekten kacinmalidir.
Bir konuda karar vermeden once, namaz kiliniz. Namazda okudugunuz sûrelerin manalarini anlamiyorsaniz, ilmiyle âmil olan kimselere gidip sorunuz.
Her zaman kararinizin yanlis olabilecegini goz onunde bulundurun. Fakat dogru bir karar vermeden once beynimizi zorlamaliyiz. Sadece akilla kalmayip, kalbimize de danismaliyiz. Verdigimiz kararda, icimizde bir kabul etmememe hali varsa, yine beklemeliyiz. Fakat bir olu gibi degil, diri gibi dusunerek, sorarak ve kararimizdan suphelenerek arastirmalarimiza devam etmeliyiz.
Cile ceken, zorluklarla karsilasan sadece biz degiliz. Biz insaniz. Zorluklarla karsilastigimiz gibi insan olan herkes buna benzer zorluklarla da karsilasacaktir. Zorluklari gecistirmek icin meshur kimselerin hayatlarini okumaliyiz. Elbette ki meshurlarin basinda peygamberler, sahabeler ve alimler gelir. Onlarin evleri, coluk cocuklari vardi. Onlar da yakinlarindan zarar gordu. Onlar da haksizliga ugradi ve onlar da bizim gibi cilelerin yumagindan hayat denilen kumasi dokuyup giydiler.
Dereyi gormeden pacalari sivamayin. Ileride olabilecek bazi tehlikeleri dusunup simdiden uzulmek, gelecekteki kitlik yillarini dusunup simdiden yemek yemek gibidir.
Hayat yayiginda hadiselerin darbesiyle sarsiliyoruz. Karisiklilar bir yana bu ayranin bu sekilde yaginin cikacagini da unutmamak gerekir. Yeter ki her darbede, her halde Islam'a uymasini bilelim. Yarinlar, inanan, Allah'in emirlerini tutup O'na asker olanlarindir.
http://www.zaman. com.tr/yazar. do?yazino= 633392
1 Haziran 2008 Pazar
dostluk böyledir işte!
Asker en iyi arkadaşının az ileride, kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
insanın başını bir saniye siperden çıkaramayacağı bir ateş altındaydılar.
Asker teğmenine koştu hemen:
- Komutanım, bir koşu arkadaşımı alıp geleyim mi?
'Delirdin mi?' der gibi baktı teğmen...
- Gitmeğe değmez oğlum, arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük ihtimal ölmüştür
bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın!
Ama asker o kadar israr etti ki, teğmen izin vermek zorunda kaldı.
- Peki, dene bakalım!
Asker yoğun ateş altında fırladı siperden ve mucize eseri; arkadaşının
yanına kadar gitti, yaralı arkadaşını sırtladığı gibi taşıdı. Birlikte
siperin içine yuvarlandılar.
Teğmen koşup yaralıya bir göz attı ve nefes nefese bir kenara yıkılmış
askere döndü:
- Sana hayatını tehlikeye atmaya değmez, dememiş miydim? Bu zaten ölmüş...
- Değdi Komutanım, değdi! dedi asker.
- Nasıl değdi, arkadaşın zaten ölmüş, görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım, çünkü yanına vardığımda henüz yaşıyordu...
Ve onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için...
Ve, hıçkırarak, şehit olan arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
*'Geleceğini biliyordum!'*
*GELECEĞİNİ BİLİYORDUM!*
Kalbimizde 'arkadaşlık' denilen bir mucize var. Nasıl olduğunu, nasıl
başladığını bilemezsiniz.
Ama bunun özel bir armağan olduğunu, Allah'ın bir lutfu olduğunu bilirsiniz.
Gerçekten de arkadaşlar nadide mücevherlerdir.
Yüzünüzü güldürüp, başarmanız icin cesaret verirler.
Sizi dinlerler ve kalplerini açmaya hazırdırlar.
Bugün arkadaşlarınıza, onlarla ne kadar ilgilendiğinizi gösterin.
Bu yazıyı arkadaş olarak gördüğünüz herkese gönderin.
Size gönderen dahil...
*KUR'AN OKUMAK*
bir hayat demektir. Allah'la ve kendisiyle tanışmak isteyenler Kur'an
okusun. Okumak anlamayı ve yaşamayı da beraberinde getirmelidir. Rasul'le
tanışmak isteyen Kur'an okusun. Halik-mahluk ilişkisinin nasıl olması
gerektiğini, Allah ve Nebi arasındaki ilişkinin şahsında görmek isteyen
Kur'an okusun.
- Kur'an okumadan evvel aklınızı ve kalbinizi yoklayınız, Kur'an okumaya
müsait mi? Yani aklınız selim, kalbiniz selim mi?
- Kur'an'ın başına otururken Allah'ın manevi huzurunda diz çökmüş olarak
hissedin kendinizi. Öyle ki; Rabbiniz size konuşuyor, siz bir harfini
kaçırmamak içn can kulağıyla dinliyorsunuz.
- Kur'an'ı kendinize nazil oluyormuş gibi okuyunuz. Oradaki hitabı üzerine
alınız. Her anlatılan kıssanın kahramanı yerine kendinizi koyunuz.
- Kur'andan öncelikle muhkem ayetleri okuyunuz. Onlar "kitabın anası"dır.
Müteşabihlerle ilk elde meşkul olmayınız.
- Kur'an okurken, eğer arapçaya vakıf değilseniz, gündelik namazlarınızda
okuduğunuz kısa surelerin manasını da ezberleyiniz.
- Kur'an'ı gerçek manada okumayı bilen etrafınızda "ayaklı Kur'an var ise,
Kur'anı ondan öğreniniz.
- Kur'an'a kendi indi mütalalarınızı yamamaya kalkmayınız. Kur'an'nın berrak
ırmağını, kültürlerin toplu zinasının mahsulü zihin artıklarıyla
bulandırmayınız. Bir ayeti doğru anlamak için şu ilkelere dikkat ediniz:
a- O ayeti açıklayan ya da tamamlayan Kur'an'da başka ayet var mı ?
b- O ayeti Peygamberimiz nasıl açıkladı, anladı, yaşadı?
c- O ayeti sahabenin fakihleri nasıl anladı ve yaşadı?
- İyi biliniz ki Kur'an; geri tehlikeli bölgesi olan silah gibidir. Kendi
ifadesiyle "mü'minin imanını, zalimin ve kafirin hüsranını arttırır."
- Hergün varsa aileniz, hane halkınızla birlikte Kur'an'dan bir parçayı
anlayarak okumayı şiar ediniz.
- Çocuklara masal yerine Kur'an kahramanlarının; hz. İbrahim'in, Hz.
İsmail'in, Hz. Musa'nın, Hz. Yusuf'un, Hz. İsa'nın kıssalarını anlatınız.
Onların hayal dünyasına çağdaş kültür sahte futbol ilahlarını ve pop
megastarlarını sokmadan, siz, Kur'an kahramanlarını sokunuz.
Mustafa İslamoğlu
31 Mayıs 2008 Cumartesi
28 Mayıs 2008 Çarşamba
*Fatih'i Fatih yapan niyetinin buyuklugudur*
planlamadan ve gereken iradeyi, calisma ve gayreti sergilemeden ulasamayiz.
Hedefe ulasma adina hayal etme elbette yeterli degildir. Hayaller gerekli
olan maddi ve manevi donanimla desteklenmezse hedefe ulasilmasi imkansizdir.
Istanbul fatihi, Fatih Sultan Mehmet daha cocuk yasta bu yola gonul koymus,
duygu ve dusunce dunyasini fetih hayalleriyle suslemis, oyunlarinda
Istanbul'u bir degil belki yuzlerce kere fethetmisti.
Fatih, Istanbul'u fetheden muzaffer bir kumandan olmasinin yaninda,
medresede kendisine ayri oda tahsis edilecek seviyede ilim ve ayni olcude
bir kalp ve ruh insaniydi. Bir diger ifadeyle o, madde ve manayi birbiri
icinde butunlestirip bunyesinde barindiran bir alperendi. Su tek ornek, onun
tevazu ve edebini gostermek icin yeter ve artar: Hocasi Aksemseddin'in
olsun, devrinin isik insanlarindan Molla Husrev ve Molla Gurani'nin olsun,
hocalarinin yaninda, bir talebenin hocasina karsi takinmasi gerekli tavri
takinir, saygili davranir ve edep icinde onlarin huzurlarinda otururdu.
Zaten bizim dunyamizdaki fetihler, hep boyle ruh, mana, edep ve aksiyon
insanlarinin elinde gerceklesmis ve insanliga armagan edilmislerdir.
* *
*O, hep buyuk dusunmustu*
Fatih, "ni'mel emir-ne guzel komutan" madalyasiyla sereflenirken niyetindeki
buyuklukle dogrudan dogruya Peygamber Efendimiz tarafindan taltif
edilmistir. O, bu mujdeye nail olabilmek icin Istanbul'un fethini daha cocuk
yaslarinda planliyordu. Hep buyuk dusunuyordu, buyuklerle beraber oluyor,
onlarla istisare ediyor ve yaptigi isin buyukluguyle kiyaslandiginda kucuk
denecek bir yasta buyuk isler basariyordu.
Fatih'in degeri, dikkat edilince anlasilabilecek bir mazhariyettir.
Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) Islam'in izzetini bayraklastiran, Bizans
ve Avrupa'nin ustune tirmanip cikan Fatih'i bizzat ve cok onceden
mujdelemistir. Fatih bu zamanda 21-22 yasinda bulunuyordu ki bu yaslar ayni
zamanda beserî arzularin baskisinin en cok hissedildigi bir doneme tevafuk
etmektedir. Zamanimizda bu yastaki cocuklar ya liseye ya da universiteye
gitmesine ragmen o, devletin basinda bulunan bir idarecidir. Bu cok buyuk
bir pâyedir ve Fatih bu pâyeyi, niyetinin saglamligiyla beraber, ruhunu
guzel kullanmak ve iradesinin hakkini vermek sûretiyle liyakatle
kazanmistir.
*Efendimiz Niye Fatih'i Ovuyor?*
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bize gore 14, ona gore ise 7-8
asir evvel, "Istanbul'u fetheden emir, ne guzel emir, onu fetheden asker, ne
guzel askerdir!" buyuruyor. O ordunun icinde Aksemseddin de vardir. Onun da
muhakkak ki o buyuk sultanin Istanbul'u fethinde buyuk hizmetleri olmustur.
Ama Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ovgusu Fatih'e olmustur.
Cunku Fatih'in kanatlari, altinda Aksemseddinler, Molla Guraniler gibi pek
cok ilim adami ve Allah dostu yetistirmeye musaittir. Nitekim o ilme ve ilim
adamlarina cok ehemmiyet vermis, onlari korumus, Istanbul'u butun dunyaya
ilim isiklari sacan bir merkez haline getirmisti.
Islam'in izzeti icin kendinden 7-8 asir evvel yasamis Zât'i (sallallahu
aleyhi ve sellem) kendisine rehber yapmis ve O'nun adiyla ayrica bir seref
kazanmis olan Fatih, Rumeli Hisari'ni yaptirirken, onun mimarisini, Nebinin
yuce adini hisara islemek icin, yukaridan bakildiginda Arapca "Muhammed"
yazilacak sekilde planlatarak, hisari o mubarek ad'a benzetmeye calismis ve
ruhuna isledigi Efendimiz'in yuce adini denizin kenarina da islemis ve
hayati boyunca milli-manevi degerlerini cok aziz tutmustur.
Rabbimiz'in yuce adini ve Insanligin Iftihar Tablosu'nun (sallallahu aleyhi
ve sellem) nurlu mesajlarini gunesin dogup battigi her yere ulastirmaktir.
Bu yonuyle himmetler, cehdler ve azimler âli tutulmalidir. Cunku Allah, ote
âlemde muamele yaparken bu niyetimize gore bize muamele yapacaktir. Zira
mu'minin niyeti amelinden daha hayirlidir ve mu'minin niyetinin ufku cok
genis olmalidir.
27 Mayıs 2008 Salı
*Fetih Marsi*
Yelkenler bicilecek, yelkenler dikilecek;
Daglardan cektiriler, kalyonlar cekilecek;
Kerpetenlerle surun disleri sokulecek
Yuru, hâlâ ne diye oyunda oynastasin?
Fatih'in Istanbul'u fethettigi yastasin!..
Sen de gecebilirsin yârdan, anadan, serden....
Senin de destanini okuyalim ezberden...
Haberin yok gibidir tasidigin degerden...
Elde sensin, dilde sen, gonuldesin bastasin...
Fatih'in Istanbul'u fethettigi yastasin!..
Yuzune carpmak gerek zamanenin fendini...
Goster: Kabaran sular nasil yikar bendini?
Kucuk gorme, hor gorme, delikanlim kendini
Su kirik âbideyi yukseltecek tastasin;
Fatih'in Istanbul'u fethettigi yastasin!..
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Suleyman'dir.
Su mihrap Sinanuddin, su minare Sinan'dir.
Haydi artik uyuyan destanini uyandir!..
Bilmem, neden gundelik islerle telastasin
Kizim, sen de Fatihler doguracak yastasin!..
Delikanlim, isaret aldigin gun atandan
Yuruyeceksin... Millet yuruyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatli Hasan'dan...
Sen ki burclara bayrak olacak kumastasin;
Fatih'in Istanbul'u fethettigi yastasin!..
Birak, bozuk saatler yalan yanlis islesin!
Celebiler cekilip haremlerde kislasin!
Yuru aslanim, fetih hazirligi baslasin...
Yuru, hâlâ ne diye kendinle savastasin ?
Fatih'in Istanbul'u fethettigi yastasin!..
24 Mayıs 2008 Cumartesi
Nuh'un gemisinden öğrenilenler
2- Hepimizin aynı gemide oldugunu unutma.
3- Vakit gelip çatmadan planını yap. Hazreti Nuh, gemisini inşa ederken
yağmur yağmıyordu!
4- Kendine hep iyi bak ve büyük günü bekle. Altmışına merdiven dayadığında
bile, gerçekten büyük bir iş yapman için önün açılabilir.
5- Eleştirileri dinle, eleştirenlere kulak asma, yapılması gerekeni yapmaya
devam et.
6- Geleceğini zirveler üzerine kur, dalgalar sana ulaşamasın.
7- Ne olur ne olmaz, eşinle yola çık.
8- Hız her zaman kazandırmaz. Yılanlar da gemideydi, panterler de...
9- Üzerinde aşırı baskı hissettiğinde, bir süre boşlukta yüz.
10- Titanik'in profesyoneller, Nuh'un Gemisi'nin ise amatörler tarafından
yapıldıgını unutma.
11- Fırtınanın gücü ne olursa olsun, eger doğru saftaysan, seni bekleyen bir
gökkuşagı mutlaka vardır.
22 Mayıs 2008 Perşembe
Boşuna denmiyor 'Muhteşem Süleyman' diye...
Gelin size Sinan'ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatayım. Sizleri, büyük ustanın kalfalık eserim dediği Süleymaniye'nin şifreleriyle tanıştırayım. Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi. Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan'a. 'Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor' dediler Muhteşem Süleyman'a. Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti.
Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ''Bu ne iştir Mimarbaşi'' diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu. Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni de, Sinan'ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.
Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.
Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı. Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.
Son bir şifre daha var.. Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.
Alın işte size sırlarla, şifrelerle dolu bir mabet. Da Vinci şifresini yaya bırakacak bir maharet.
21 Mayıs 2008 Çarşamba
Dunyaperestlik nedir?
Dunyayi cok sevmek dunyaperestliktir. Dunyada yasadigimiza gore her insan az ya da cok dunyayi sever.
Allah, dunyayi ve icindekileri insan icin yaratmistir. Insan aradigi her seyi dunyada bulur, bu sebeple dunyayi sever.
Dunyanin cesitli yuzleri vardir. Birincisi dunya ahiretin tarlasidir. Ikincisi ise dunya fanidir. Her sey gelip gecicidir. Kiyametin kopacagi, astronomi âlimleri tarafindan bile kabul edilmektedir.
Ucuncusu ise dunyanin gunahlara bakan yuzudur. Gunahlarin butunu dunyada islenir.
Sahil evlerinde denize girenler de var, evinde oturup kitap okuyup ibadet ederek vaktini degerlendirenler de. Her ikisi de sahilde bir evde oturuyor. Kisacasi dunyanin helale bakan yonu de var, harama bakan yonu de. Cennete de, cehenneme de dunyadan gidilir.
Allah'in bize verdigi akil, gonderdigi kitap Kur'an-i Kerim, Peygamberimiz ve sunnetleri dunyayi ve ahireti cennet etmek icindir.
Almanya'da bir arkadasima; "Gunlerini nasil geciriyorsun? " diye sordum. Dedi ki: "Sabah namazindan sonra biraz okurum, sonra kahvaltimi yaparim, biraz dinlenirim. Uyanir islerimi gorurum. Âlimleri dinlemeye giderim." Arkadasa dedim ki: "Seni tebrik ederim. Mekke'de olsaydin da bunlari yapardin. Mekke hayatini Berlin'e tasimissin."
Dunya icin, yani menfaat ve zevk icin dinden uzaklasan her insan dunyaperesttir.
Helal kazanc icin calismak dunyaperestlik degildir. Haram yoldan kazanc saglamak dunyaperestliktir.
Meyve suyu icmek dunyaperestlik degildir, sarhos eden bir icecek icmek dunyaperestliktir.
Kadinin kocasina guzel gorunmek icin suslenmesi dunyaperestlik degildir, kadinin yabanci erkeklere guzel gorunmeye calismasi dunyaperestliktir.
Simdi madalyonun diger tarafina bakalim. Mal icin, para icin cok cinayetler isleniyor. Iste birinde dunya sevgisi kalbinin icindedir. Oburunde dunya, cebindeki mendil gibidir, cikarip atar.
Mevlânâ diyor ki: "Dunya denizdir. Sen de denizde gemisin. Suyu icine alma batarsin."
Bunlari dusundugumuzde dunyayi mi, ahiretimi mi sevdigimiz anlasilir...
15 Mayıs 2008 Perşembe
14 Mayıs 2008 Çarşamba
fıkralar
"Nihat Bey, bizim eşek nerede kaldı?" Şair şaşkınlıkla şöyle demiş:
"Vallahi unuttum Paşam, şimdi sizi gördüm de hatırıma geldi."
Paşa, aldığı cevaba memnun olmamış; ama yine de gülümseyerek şöyle demiş:
"Neyse, siz geldiniz ya, artık lüzumu kalmadı."
27 Nisan 2008 Pazar
26 Nisan 2008 Cumartesi
birkaç özlü söz
Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikayet etmemelidirler. (F.Schiller)
Bir yengece, doğru yürümesini asla öğretemezsiniz. (Aristophanes)
Namuslu birisini aldatmak kadar kolay bir şey yoktur. (La Fontaine)
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başlari havadadır, doldukça eğilirler. (Montaigne)
Mert olmayan bir insanla işe başlamak, sonu gelmeyecek, ya da kötü bitecek bir yola çıkmak demektir. (Montesquie)
Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur. (Desiderius Erasmus)
Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur. (G.Herbert)
20 Nisan 2008 Pazar
soru2
1. ülkeleri satraplık denen eyaletlere ayırmaları
2. eyaletlere valileri merkezden atamaları
3. istihbarat ve posta teşkilatı kurmaları
uygulamalarından hangileri gösterir?
a) yalnız 1
b) 1 ve 2
c) 1 ve 3
d) 2 ve 3
e) 1, 2 ve 3
18 Nisan 2008 Cuma
günün tarih sorusu1
a) eyyübiler
b) memlükler
c) tulunoğulları
d) akşitler
e) fatımiler
16 Nisan 2008 Çarşamba
fıkra:)) isa
el fenerinin ışığında ilerlerken bir ses duyar:
'İsa seni izliyor!'
Şaşkınlık ve korkuyla etrafına bakınan hırsız, bir yandan da evdeki değerli
şeyleri aramaya devam eder. Tekrar ayni sesi duyar:
'İsa seni izliyor!'
Bu kez hırsız elindeki feneri çevrede gezdirmeye baslar ve bir papağan
görür. 'Bunu sen mi söyledin?' diye papağana sorar.
Papağan, 'Evet, yalnızca seni uyarmak için' der. Hırsız, 'Ne! Beni uyarmak
mı? Kimsin sen? Adın ne senin?'
Papağan, 'Musa' diye cevap verir. 'Musa!' der hırsız, 'Hangi salak bir
papağana Musa adını koyar ki?'
Kuş cevap verir: 'Bilmiyorum. Tahminimce arkanda duran dobermana 'İsa' adını
veren olabilir.
15 Nisan 2008 Salı
komik:)) koca eğer fazla bilgili olursa
Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.
Birkac saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.Adam uyku sersemidir;
güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:
'Ne oldu?Ne istiyorsun?' diye sorar.
Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.' Adam gökyüzüne bakar
ve cevap verir:
-'Bunun için mi uyandırdın beni?.Baktım işte. Bir sürü yıldız
görüyorum,ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.
Karısı tekrar sorar.Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
'Teolojik olarak Allahin kudretini ve kendi acizliğimizi
görüyorum.
Felsefi olarak, evrenin sonsuzlugunu ve onun karşısındaki
önemsizliğimizi görüyorum.
Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin
varlığını görüyorum.
Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.
Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını
görüyorum.
Niye sordun bunu bana?
Sana neyi gosteriyor?
'Necati, çadırımızı çalmışlar!!!
14 Nisan 2008 Pazartesi
fıkra: afrika nerde?
fıkra: ::)

Adamın köy yerinde lakabı Eşek kazım imiş...
Karısı,"Ben bu eşek adından bıktım, git ağaya yalvar
yakar, ne yaparsan yap, senin adını değiştirsin" demiş...
Adam gitmiş, bir süre sonra sevinçle dönmüş;
"Müjde hanım müjde! Ağa benim adımı değiştirdi..."
Kadın heyecanla sormuş;
"Ne yaptı, ne yaptı?"
"Adımı Sıpa koydu. Artık herkes bana Sıpa Kazım diyecek!"
Karısı yüzünü buruşturarak;
"Tüh Allah senin müstahak’ını versin, demiş,
sen büyür yine eşek olursun"