*Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri
kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini
konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu
ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi
bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı. İçerideki budist
rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz
konuşmaları başladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre
kayboldu. Sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı
yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz
demekti.
Yabancı, tapınağın bahçesine döndü. Aldığı bir gül yaprağını kabin içindeki
suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı
içerideki budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye
aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.*
1 Nisan 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder